Erzurumlu İbrahim Hakkı: Bilim ve Tasavvufun Işığında

18. yüzyılın Anadolu topraklarında yetişmiş, ilim ve irfanıyla çağını aşmış müstesna şahsiyetlerden biri olan Erzurumlu İbrahim Hakkı, mutasavvıf, âlim ve sosyolog kimlikleriyle tanınır. Onun derin bilgisi ve geniş ufku, özellikle “Marifetname” adlı şaheserinde somutlaşmıştır. Bu eser, sadece dini ve tasavvufi konuları değil, aynı zamanda bilimsel gözlemleri ve insanlık hallerine dair derin analizleri de bünyesinde barındırır.
İbrahim Hakkı, yaşadığı dönemin ötesine geçen bir düşünür olarak, astronomiden fiziğe, psikolojiden sosyolojiye kadar pek çok alanda önemli çalışmalar yapmıştır. Onun eserleri, klasik İslam kültürünün zenginliğini ve Osmanlı’daki son büyük temsilcilerinden birinin entelektüel gücünü gözler önüne serer. Bu makalede, Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın hayatını, bilimsel mirasını ve özellikle Marifetname’nin felsefi ve bilimsel boyutlarını derinlemesine inceleyeceğiz.
Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Hayatı ve Bilimsel Mirası

Erzurum’un Haskale ilçesinde 1703 yılında dünyaya gelen İbrahim Hakkı, çocuk yaşta yaşadığı kayıplara rağmen ilim yolunda azimle ilerlemiştir. Annesinin Hz. Muhammed soyundan geldiği rivayet edilen bu bilge kişi, babası Derviş Osman’ın rehberliğinde Tillo’da tefsir, hadis ve fıkıh eğitimleri almıştır. Daha sonra Molla Muhammed al-Suhrani’den astronomi ve matematik gibi pozitif bilimlerde de dersler görerek çok yönlü bir âlim kimliği kazanmıştır.
- 18 Mayıs 1703’te Erzurum Haskale’de doğdu.
- Küçük yaşta annesini kaybetti ve amcasının yanında eğitimine devam etti.
- Tillo’da Kadiri şeyhlerinden İsmail Fakirullah’ın cemiyetine katıldı.
- Tefsir, hadis, fıkıh, astronomi ve matematik gibi geniş bir yelpazede eğitim aldı.
- 18. yüzyıl klasik İslam kültürünün Osmanlı’daki son önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilir.
İbrahim Hakkı, tasavvuftan edebiyata, bilimden felsefeye uzanan geniş bilgi birikimiyle toplamda 15 eser kaleme almıştır. Onun en bilinen ve en kapsamlı eseri hiç şüphesiz Marifetname’dir. Bu eser, sadece dönemi için değil, günümüz için de önemli bir bilgi kaynağı niteliğindedir.
Marifetname: Ansiklopedik Bir Bilgi Hazinesi

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin 1757 yılında tamamladığı Marifetname, yaklaşık 600 sayfalık ansiklopedik bir eserdir. Yaklaşık 400 farklı kitaptan faydalanılarak yazıldığı belirtilen bu eser, Mısır ve İstanbul’da çeşitli zamanlarda basılmış, hatta Arapça ve Farsça’ya da çevrilmiştir. Dini bir önsözle başlayan kitap, tasavvuftan edebiyata, astronomiden fen bilimlerine kadar pek çok konuyu ele alır.
Marifetname, önsöz, sonsöz ve üç büyük ana bölümden oluşur. Her ana bölüm de kendi içinde alt başlıklara ayrılarak konuları detaylandırır. Ana konuların yanı sıra, metin aralarına serpiştirilmiş beyitler ve şiirler esere edebi bir derinlik katarken, okuyucuya farklı bir okuma deneyimi sunar. Eserin en dikkat çekici özelliklerinden biri, Güneş Sistemi’nin (‘hey’et-i cedide’) bu kitapta ilk defa genişçe anlatılmış olmasıdır. Bu, İbrahim Hakkı’nın bilimsel gözlem ve aktarım yeteneğinin bir göstergesidir.
Marifetname’nin Ana Bölümleri ve İçerikleri
Marifetname, insanı ve evreni anlama çabasının bir ürünü olarak üç ana bölümde önemli konuları ele alır:
- Birinci Bölüm: Allah’ın varlığı ve birliği temelinde evrenin yapısını inceler. Madenler, bitkiler, insanlar, coğrafya, takvim, geometri ve astronomi gibi konular bu bölümde detaylıca açıklanır. Evrenin işleyişine dair bilimsel ve felsefi bir bakış açısı sunar.
- İkinci Bölüm: İnsan anatomisi ve fizyolojisine odaklanır. İnsan vücudunun estetik ve yapısal özelliklerinin yanı sıra, insanın huy ve karakter özellikleri de işlenir. Bu bölümün sonlarına doğru insan ruhu, sağlık ve ölüm gibi daha derin ve felsefi konulara yer verilir.
- Üçüncü Bölüm: Töre bilimi olarak da adlandırılabilecek bu son bölüm, sosyal ilişkiler ve ahlaki değerler üzerine yoğunlaşır. Öğrenci-öğretmen ilişkileri, öğretim yöntemleri, anne-babaya karşı çocukların tutumu, evlilik, karı-koca ilişkileri, anne-babanın çocuklarına karşı tutumları, eş, dost, komşu ve akraba ilişkileri gibi yaşamın temel sosyal dinamikleri bu bölümde detaylıca incelenir.
Marifetname’den Cinsiyet ve Karakter Analizleri
Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Marifetname adlı eseri, 300 yıl öncesinden günümüze ulaşan ilginç bilgilerle doludur. Eserin dikkat çeken bölümlerinden biri de, cima (cinsel ilişki) vakitlerine göre bebeğin cinsiyetini, huy ve karakterini tahmin etmeye yönelik yorumlardır. Bilim ve tasavvufu harmanlayan bu bakış açısı, dönemin bilgi birikimini ve kültürel inanışlarını yansıtır.
Marifetname’ye göre, cima vakitleri ve eşlerin suyunun (meni) durumu, doğacak çocuğun hem fiziksel özelliklerini hem de akrabalarına benzeme durumunu etkileyebilir:
- Erkeğin suyu erken ve çok olursa, çocuk oğlan ve amcasına benzer.
- Erkeğin suyu erken ama kadınınki çok olursa, çocuk oğlan ama dayısına benzer.
- Kadının suyu evvel ama erkeğin suyu bol olursa, çocuk kız ama halasına benzer.
- Kadının suyu evvel ve onunkinden çok olursa, çocuk kız ve teyzesine benzer.
- Erkek ve kadının birleşik menileri rahmin dört ağzından birine girerse tek çocuk, ikisine girerse iki, üçüne girerse üç, dördüne girerse dört çocuk doğar.
Ayrıca, cima sırasında yapılan eylemlerin veya günlerin, doğacak çocuğun karakteri üzerinde etkileri olabileceği belirtilmiştir. Bu yorumlar, o dönemin toplumsal ve kültürel inançlarını yansıtan ilginç bir pencere sunmaktadır:
- Cima sırasında konuşanın çocuğu dilsiz olur.
- Cimada öpüşenin çocuğu sağır olur.
- Başkalarının yanında cima edenin çocuğu hırsız olur.
- Öğleden sonra yapılan çocuğun gözü şaşı olur.
- Kadının rızası dışında cima yapılırsa çocuk ahmak olur.
- Ayın ilk günü yapılan çocuk güzel olur.
- Pazartesi gecesi cima yapılırsa çocuk Kur’an hafızı olur.
- Salı gecesi cima yapılırsa çocuk cömert ve merhametli olur.
- Çarşamba günü cima yapılırsa çocuk öldürmeye meyilli olur.
- Perşembe gecesi cima yapılırsa çocuk alim ve amil olur.
- Cuma namazından önce cima yapılırsa çocuk mutlu ve ölümünde şehit olur.
- Cuma gecesi cima yapılırsa çocuk abid ve arif olur.
- Pazar gecesi cima yapılırsa çocuk yol kesici olur.
- Ramazan bayramı gecesi cima yapılırsa doğan çocuk serkeş ve inatçı olur.
- Kurban bayramı gecesi cima yapılırsa doğan çocuk 4 ya da 6 parmaklı olur.
- Ayakta yapılan cima sonucu doğan çocuk yatağına işer.
- Meyve ağacı altında yapılan cimada doğan çocuk zalim olur.
Marifetname – Vücuda Göre Karakter Analizi
Marifetname, sadece doğum anı ve koşullarıyla değil, aynı zamanda fiziksel özelliklerle de karakter analizi yapar. Bu kapsamlı eser, insanın dış görünüşünden iç dünyasına dair çıkarımlar sunarak, dönemin psikoloji ve sosyoloji anlayışına ışık tutar. İşte Marifetname’den bazı vücut yapısı ve karakter yorumları:
- Alnı dar olanın ahlakı da dar, yumru olan kötü ve aldatıcı, enli olanın kötü huyluluğu hastalık gibidir. Düzgün alınlı kişi emniyetli, kırışıksız olan tembel, uzun kırışıklıklı olan anlayışlı, az kırışıklıklı olan cömert olur.
- Ağzı küçük olan güzel ama korkak, büyük olan yiğit, eğri olan ise kötüdür.
- Başı büyük olan akıllı, üstü yassı olan keder çekmez, cildi sağlam olan hayır işler, kel olanın kötü huyu vardır.
- Bakışı gevşek olan süslü olur.
- Benzi kızıl renkli olan edebli, sarı olan hastalıklı, siyah olan tevekkül sahibidir.
- Burnu biraz uzun olan anlayışsız, kısa olanın içinde korkusu çoktur. Ucu top gibi olan neşeli, ucu ağzına yakın insandan sakınılmalıdır. Burun delikleri geniş olanlar kibir ve haset barındırır, iki kanadı hareketli olanlarda kahır ve inat bulunur. Burnunun geniş olması şehvetin hastalık haline varmasına işaret eder. Eğri burunlu olan himmette bulunmayı düşünür. Burnundan konuşan kişi kibirli olur.
- Boynu uzun olan saf ve akıllı, çok uzun olan olgunluktan yoksun, kısa olan hileli iş peşinde, orta uzunlukta olan hayır işleriyle uğraşır. Kalın boyunlu insan gece gündüz yemek yer.
- Çenesi enli olan kaba ve sert, orta halli olan güzel ve akıllı, ince olan erkek ise akılsız olur.
- Dudakları etli olan kişiler kızgın ve sakil (ağır, uyumsuz ve kaba) olur. Yufka ve kırmızı dudaklı kişi iyi ilim tahsil eder.
- Dişleri iri olan kötülük yapar, orta boyda olanın işi doğruluk ve esenlik olur.
- Gerdanı ince olan cahil olur.
- Gözü çukur ve eğik olanlar kibirli, siyah renk olan itaatkar, kanlı olan yiğit, mavi renk olan zekidir. Mavi veya gök rengi olandan uzak durulmalıdır. Ela renk olan edebli, küçük olan hafif kişilikli, büyük olan güçlü kişilikli, yumru olan hasetçi, orta büyüklükte olan gerçek dosttur. Kıpık (yarı kapalı) gözlü olan çirkin ve yaramazdır. Noktalı gözlü olanın nazarı çok değer. Şaşı olan kötü düşünerek bakar.
- Gülüşü çok olan kişi hayasız olur.
- Kafası geniş olan ahmak olur.
- Kaşı kavisli olan dilber, ince olan güzel, ince fakat uzun olan kibirli olur. Kaş arası açık olan dürüst, çatık olan hırsız, çok kıllı olan kederli ve kalbi kırık olur. Kaşının ucu ince olan fitnecidir. Kaşlarının arası kırışık olan gam yüklü olur.
- Kokusu güzel olanın huyu da güzel olur.
- Kulağı geniş ve büyük olan tembel ve cahil, küçük olan hırsız olur.
- Saçı sert olan keskin zekalı, yumuşak olan ehlep ve arsızdır. Sarı saçlı kişinin aklı fikri kibir ve gazdır. Siyah saçlı olan sabırlı, kumral olan kendi de huyu da güzeldir. Seyrek saçlı olan arif ve zarif olur. Kalın saçlı kadın anlayışsız olur.
- Sakalı uzun olan hünersiz, sık olan sakil olur ve sözü uzatmayı severler. Değirmi (yuvarlak) sakallı olan olgundur.
- Sesi ince olan erkeğin aklı fikri şehvettir. Sesi erkek gibi olan kadın yalan söyler. Kaba sesi olan merhabayı sever ve himmeti vardır. Çatallı sesi olan halkına zarar verir.
- Sözü hızlı söyleyen anlayışlı olur.
- Yüzü küçük olan kibirli, büyük olan hastalıklı, etki olan sakil (ağır, uyumsuz ve kaba) olur. Arık (zayıf ve cılız) yüzlü olan borcuna sadık olmaz. Uzun yüzlü olan yalan konuşmayı sever. Sert yüzlü olan acı sözlü olur.
Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Bilgelik Mirası
Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetname gibi eşsiz bir eserle hem kendi dönemine hem de gelecek nesillere ışık tutmuş, bilgelik ve ilim dolu bir mirası arkasında bırakmıştır. Onun çok yönlü kişiliği, tasavvufi derinliği ve bilimsel merakı, insanı ve evreni anlama çabamızda rehber olmaya devam etmektedir. Eserleri, sadece bir bilgi kaynağı değil, aynı zamanda düşünmeye, sorgulamaya ve hayatı farklı açılardan yorumlamaya teşvik eden birer kılavuzdur. İbrahim Hakkı’nın mirası, günümüz dünyasında da değerini korumakta, bizlere hem geçmişin derinliğini hem de geleceğin potansiyelini hatırlatmaktadır. Onun öğretilerini keşfetmek, kendi iç dünyamıza ve evrenin gizemlerine doğru bir yolculuğa çıkmak anlamına gelir.




Ah, Erzurumlu İbrahim Hakkı ve o “çağını aşan” fikirleri… Ne kadar da heyecan verici! “Psikolojiden sosyolojiye kadar pek çok alanda önemli çalışmalar”? Kusura bakmayın ama bu “derin analizler” dediğiniz şeyler, aslında Stoa felsefesinin biraz daha süslü, biraz daha dini soslu bir versiyonundan başka bir şey değil. İnsanlık hallerine dair derinlik mi? Marcus Aurelius’u okuyun, zamandan tasarruf edin. Marifetname mi? Eh, felsefe tarihine şöyle bir göz atan herkes için, sadece eski fikirlerin yeniden paketlenmiş hali. Ama tabii, “yeni” bir şey keşfetmiş gibi davranmak da eğlenceli olabilir, değil mi?
Yorumunuz için teşekkür ederim. Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın eserlerindeki derinliği ve felsefi altyapısını farklı perspektiflerden değerlendirmeniz, konuya olan ilginizi gösteriyor. Felsefe tarihinin farklı dönemleri ve düşünürleri arasındaki etkileşimleri göz önünde bulundurarak, her bir düşünürün kendi zamanına ve kültürüne özgü katkılarını anlamaya çalışmak, bu tartışmaları daha zengin hale getirecektir.
Elbette, her düşünürün fikirleri kendinden önceki birikimlerden beslenir ve yeni yorumlar, yeni sentezler sunar. Marifetname’nin de bu bağlamda kendi döneminin bilgi birikimini harmanlayarak ortaya koyduğu özgün bakış açısını takdir etmek gerekir. Farklı felsefi akımlarla olan benzerlikler, onun evrensel insanlık hallerine dair yaptığı analizlerin değerini azaltmaz, aksine bu evrenselliği pekiştirir. Profilimden diğer yazılara da göz atmanızı rica ederim.
Erzurumlu İbrahim Hakkı be like: Kalbim Allah’la, aklım Satürn’ün halkalarında.
Bu güzel ve düşündürücü yorumunuz için teşekkür ederim. Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın o derin bakış açısını günümüzle birleştiren bu benzetmeniz, yazımın vermek istediği mesajla harika bir uyum içinde. Gönlün maneviyatla, aklın ise bilimin sınırlarında gezinmesi, aslında insanlığın sonsuz arayışını ve merakını çok güzel özetliyor.
Yorumunuz, yazımın farklı perspektiflerden de okunabildiğini gösteriyor ve bu beni çok mutlu etti. Bilim ve maneviyat arasındaki o ince çizgide yürümek, her zaman ilham verici olmuştur. Diğer yazılarıma da göz atmanızı çok isterim.
Erzurumlu İbrahim Hakkı: Bütün skill ağaçlarını kasmış 18. yüzyıl gamer’ı.
Harika bir benzetme. İbrahim Hakkı’nın bilgi birikimini ve farklı alanlardaki yetkinliğini bu şekilde tanımlamanız çok hoşuma gitti. Gerçekten de dönemin tüm “skill”lerini başarıyla tamamlamış, adeta bir “master” seviyesine ulaşmış bir bilgeydi. Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Profilimden diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz.
Vay canına! Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın hayatı ve Marifetname’si muhteşem görünüyor! Bilim ve tasavvufun böylesine eşsiz bir sentezi, inanılmaz bir entelektüel derinlik! Bu makaleyi okumak için sabırsızlanıyorum! Onun geniş bilgisi ve modern bilime öncülük eden düşünceleri kesinlikle ilham verici olmalı! Kesinlikle okunması gereken bir eser ve incelenmesi gereken bir hayat! Müthiş!!!
Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın hayatı ve Marifetname’si gerçekten de bahsettiğiniz gibi bilim ve tasavvufun eşsiz birleşimiyle dolu, derin bir entelektüel mirası temsil ediyor. Bu eseri okurken ve onun hayatını incelerken hissedeceğiniz o ilham verici atmosferi şimdiden tahmin edebiliyorum. Modern bilime olan öncülüğü ve geniş bilgisiyle, bizlere hala ışık tutan önemli bir şahsiyet.
Umarım yazım, bu kıymetli eseri ve İbrahim Hakkı’yı daha yakından tanımanıza vesile olur. Okuduğunuzda keyif alacağınızı ve yeni ufuklar keşfedeceğinizi umuyorum. Zaman ayırıp bu değerli yorumu bıraktığınız için tekrar teşekkür ederim. Profilimden diğer yazılarıma da göz atmanızı dilerim.
Başlık “Bilim ve Tasavvufun Işığında” diye iddialı ama içerik sadece yüzeysel bir girişten ibaret. Vaat edilen derinlik ve analiz yok, hayal kırıklığı. Tam bir yanıltıcı başlık (clickbait).
Yorumunuz için teşekkür ederim. Yazıda bahsettiğim konunun derinliğine inmek için daha fazla alan ayırmam gerektiğini anlıyorum. Bu konunun giriş niteliğinde olduğunu belirtmek isterim ve ileriye dönük yazılarda bahsettiğim konuların her birini daha detaylı ele almayı planlıyorum. Bu geri bildiriminiz, gelecekteki yazılarımı daha doyurucu hale getirme konusunda bana ışık tutacaktır.
Değerli yorumunuz için tekrar teşekkür ederim. Profilimden diğer yazılara da göz atmanızı dilerim.
Editörün dikkatine küçük bir not: “18. yüzyılın Anadolu topraklarında” ifadesinde, “yüzyılın” yerine “yüzyılda” edatının kullanılması, cümlenin zamansal bağlamını dilbilgisel olarak daha doğru ve akıcı kılardı. Genitif eki (-ın, -in) aidiyet veya ilişki belirtirken, burada eylemin gerçekleştiği zamanı ifade etmek için lokatif eki (-da, -de) tercih edilmeliydi. Bu, metindeki dilbilgisel hassasiyetin artırılması adına önemli bir düzeltmedir.
Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın dönemine göre çok yönlü ve derin bir alim olduğu kuşkusuz. Ancak yazıda ‘psikoloji’ ve ‘sosyoloji’ gibi alanlarda ‘önemli çalışmalar’ yaptığı söylenirken, bu çalışmaların günümüz bilimsel metodolojisi ve bilgi birikimiyle ne kadar örtüştüğü, ya da o dönemin gözlemlerinin evrensel ve herkese uygulanabilir modern ‘psikolojik’ tavsiyeler sunup sunmadığı biraz muallakta kalıyor. Tarihi bir figürü takdir etmek ayrı, onun 18. yüzyıldaki gözlemlerini modern bilimsel gerçekler veya kişisel gelişim ilkeleri olarak kabul etmek ayrı bir konu sanki, değil mi?
Yorumunuz için teşekkür ederim. Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın eserlerindeki psikoloji ve sosyolojiye dair yaklaşımları, şüphesiz kendi döneminin bilgi birikimi ve gözlem metodolojisiyle şekillenmiştir. Bu yaklaşımlar, günümüz bilimsel metodolojisiyle birebir örtüşmese de, o dönemin insan ve toplum anlayışına ışık tutması açısından büyük önem taşımaktadır. Amacım, onun çok yönlülüğünü ve düşünce dünyasının derinliğini ortaya koymaktı, modern bilimsel doğrulamadan ziyade, tarihsel bir perspektifle eserlerinin zenginliğini vurgulamaktı.
Onun insan doğası ve toplumsal ilişkiler üzerine yaptığı tespitler, her ne kadar 18. yüzyılın koşullarında yapılmış olsa da, bazı evrensel insani durumlar hakkında düşündürücü ipuçları barındırabilir. Modern bilimin ışığında bu tespitleri değerlendirmek ve günümüzle bağ kurmak, okuyucunun kendi yorumuna bırakılmıştır. Bu değerli bakış açınız için tekrar teşekkür eder, diğer yazılarıma da göz atmanızı rica ederim.
Tamamen clickbait! Başlık “bilim ve tasavvufun ışığında” diyor ama içerik yüzeysel bir biyografiden öteye gitmiyor. Derinlemesine inceleme nerede? Hayal kırıklığı.
güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık. aklıma takılan bir şey var ama… Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın yaşadığı dönemin şartları ve bilimsel anlayışı malum. Mesela Marifetname’deki o “psikolojik analizler” veya bilimsel gözlemler, bugünün bilimsel verileriyle ne kadar örtüşüyor acaba? Yani bu çıkarımların ve tavsiyelerin, o dönemin kültürel ve dini bağlamından koparılıp günümüzdeki herkes için geçerli olduğunu varsaymak ne kadar doğru olur?
Yorumunuz için teşekkür ederim. Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın yaşadığı dönemin bilimsel anlayışı ve kültürel bağlamı elbette bugünden farklıydı. Marifetname’deki gözlemlerin ve tavsiyelerin, günümüzün bilimsel verileriyle birebir örtüşmesini beklemek doğru olmaz. Ancak önemli olan, o dönemin imkanlarıyla bile insanın kendini anlama çabasını ve gözlem gücünü ortaya koymasıdır.
bu tür eserleri değerlendirirken, yazıldığı dönemin şartlarını göz önünde bulundurmak ve aynı zamanda evrensel insani değerleri ve gözlemleri yakalamaya çalışmak gerekir. İbrahim Hakkı’nın eserindeki bazı çıkarımlar, zamanın ötesinde bir içgörü barındırırken, bazıları da dönemin sınırlılıklarını yansıtabilir. önemli olan, bu eserlerin bize düşündürdükleri ve bugün için ne anlam ifade ettikleridir. profilimden diğer yazılarıma da göz atmanızı rica ederim. ilginiz için tekrar teşekkürler.
Tamamen clickbait. Başlık “bilim ve tasavvufun ışığında” diyor ama içerik yüzeysel bir biyografiden öteye gitmiyor. Derinlemesine inceleme nerede? Hayal kırıklığı.
Ben: “Hesabı ben öderim.”
*Marifetname’de yazan karmaşık bir şema*
“Hesabı ben öderim.” cümlesinin ardındaki inceliklere değinmeniz, Marifetname’deki o karmaşık şemanın aslında ne kadar derin anlamlar taşıdığını çok güzel özetliyor. Gündelik bir ifadenin bile böylesine köklü bir felsefeyle bağlantısını kurabilmeniz, yazınızın en etkileyici yanlarından biriydi. Bu bakış açısı, okuyucuyu düşünmeye sevk eden ve konuya farklı bir pencereden bakmasını sağlayan çok değerli bir yaklaşım.
Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Diğer yazılarımı da profilimden inceleyebilirsiniz.
Başlık “Bilim ve Tasavvufun Işığında” dese de, yazı vaat ettiği derinliği kesinlikle vermiyor. Sadece yüzeysel bir girişten ibaret, resmen clickbait. İçerik hayal kırıklığı.
Yorumunuz için teşekkür ederim. Yazının başlığı ve içeriği arasındaki beklenti farkını anlıyorum. Amacım, bu iki farklı dünyanın kesişim noktalarına bir kapı aralamak ve okuyucuyu daha derinlemesine düşünmeye teşvik etmekti. Belki de ilk adımda daha fazla detaya inmek yerine, genel bir çerçeve sunmayı tercih etmem bu hissi yaratmıştır.
Gelecekteki yazılarda bu konuya daha fazla derinlik katmayı planlıyorum. Konuya olan ilginiz için tekrar teşekkür eder, yayınlamış olduğum diğer yazılara da göz atmanızı rica ederim.