Babaanne Sözleri: Gönülden Gönüle Aktarılan Miras

Hayatın çetin yollarında yol gösteren, deneyimle yoğrulmuş her bir kelimesiyle ruhumuza dokunan babaanne sözleri, adeta nesiller boyu süregelen bir bilgelik hazinesidir. Onların her bir cümlesi, geçmişin derinliklerinden süzülüp gelmiş, yaşamın karmaşık denklemlerini çözen basit ama güçlü formüller sunar. Bu eşsiz miras, bizlere sadece öğüt vermekle kalmaz, aynı zamanda zor zamanlarda dayanma gücü ve umut aşılar.
Bir babaannenin sözleri, sadece kulaklarımıza değil, doğrudan kalbimize hitap eder. Onlar, hayatı, insanı ve dünyayı anlamanın en samimi yollarını fısıldar. İşte bu yüzden, her biri paha biçilmez birer ders niteliğindedir. Gelin, bu kadim bilgelik pınarından beslenelim ve babaanne sözlerinin derin manalarına bir kez daha kulak verelim.
Nesillerden Gelen Bilgelik: Babaanne Sözleri

Babaannem derdi ki, her yaşanmışlık bir ders, her suskunluk bir cevaptır. Hayatın fısıltılarını duymayı öğrenen, fırtınalarda bile limanını bulur kızım.
- Feda edemeyen, veda eder.
- Sen sen ol, hep gözümün önünde ol masumem. Çünkü nazlı duruş, endamında çiçek açar her dem.
- Yedi kat yabancının derdini çekersin. Kendi dalının kıymığı batar kızım.
- Sürü terse dönünce şapşal keçi öne geçer.
- Esneyen lastiği önce kim bırakırsa ötekinin canı yanar.
- Ya sırt üstü yatacaksın ya da kırk adım atacaksın.
- Kurt kocayınca kuzunun maskarası olurmuş.
- Asil azmaz, bal kokmaz.
- Olanların ölenlerden, ölenlerin olanlardan farkı yok… Ölenler olanlardı; olanlar da ölümlü.
- Kurnazın pabucunun topuğu yoktur. İzsiz sızdırır sızdıracağını; sessiz kızdırır kızdıracağını.
- Parayı duyunca gözleri parlayan karıdan, karıyı duyunca gözleri parlayan adamdan korkun.
- Mümkün, verdiğin rızadır. Adamak kolay; ödemek ezadır. Razı olduklarını iyi tart kızım.
- Eteğim eksikti, pabucum küçük. Ayaktayım ama gönlüm bölük pörçük.
- Köre yüzünü, sağıra sözünü süsleme kızım. Yorulursun.
- Yıkık duvara güvenme, üstüne uçar. El oğluna güvenme, ağzına sıçar.
- Sabır kemiğe dayandığında kılıç kınını parçalar.
- Derdi olmayan kendine yabandır.
- Asil duruş, ince sabır ister. Kalbin çileyle sınanır.
- Kötü gün dostu az gelir, çok gider…
- Elden ayaktan düşmeden ölmek önemli değil kızım. Gözden, gönülden düşmeden ölmeli.
- Elde tutulmayanın acısı, herkesten çok acıtır canı.
- Özlediği anılar olmasaydı insanın, yaşananlara da takatı kalmazdı.
- Ayak yorgana, dil yorguna, akıl yaradana, gönül yar olana göreymiş. Dizinde derman varsa bile yine de sınanırmışsın.
- Yabana attığın yem, kendi boğazına saplanır.
- Eteğindeki taşı dökmeden yenisine yer bulamazsın kızım.
- Ormanı bekçi değil, kurt korur.
Bu sözler, sanki zamanın kendisi tarafından işlenmiş, yaşamın ta kendisinden damıtılmış gibi. Her biri, hayata karşı duruşumuzu şekillendiren, içsel pusulamızı ayarlayan kıymetli birer ders sunar bizlere.
Kalbe Dokunan Babaanne Nasihatleri

Hayat dediğin, bir nefes alış verişten ibaret değil kızım. Önemli olan, o nefesleri nasıl doldurduğun, hangi izleri bıraktığın. Babaannem, kalpten gelen her sözün, ruhu beslediğine inanırdı.
- İki diş arasından çıkan sözü kulağın duymazsa, yüreğin özlemezse, belaya gelirsin.
- Nakitle susturabileceğin cahili, akitle susturamazsın.
- Şer dediğinde hayrı görmeyi öğrenirsin. Bu, sabrın en büyük kapısıdır.
- Her dert dediğin senin dayanma gücünü sınayan fermandır, dönersin dolaşırsın, kendine gelirsin.
- Kilitsiz ağız, misafire de han olur, hırsıza da.
- Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz.
- Köre yüzünü, sağıra sözünü süsleme kızım, yoksa kendin yorulursun.
- Göz için demin yoktur, gönül için de yoktur. Göz sever görüntüyü, gönül sever dertlendiği gülüşü.
- Horozun öttüğünü duyarsan dua et, eşeğin anırdığını duyarsan Allah’a sığın derdi babaannem.
- Seyrek git dostuna kalksın ayak üstüne, sık gidersen dostuna oturur kıçının üstüne.
- Hayat bazen inceldiği yerden kopmaz, kalınlaştığı yerden kopar insanı.
- Durmadıkça devam edersin, durduğunda düşünecek çok şeyin olur. Onlara yenilirsen, kalkışı ertelersin.
- Gelip geçer, sel gibi insanlar. Kimisi çamurlu akar, kimisi berrak. Sen yeter ki toprak ol, hepsini al, süz, damıt. Dibi senin toprağında kalsın, berraklığı sana yansın.
- Sevdanın alacağı canla, yoksulluğun alacağı can farklı değil.
- Aç pazarlık etmez, tok pazarlık eder. Çünkü açın iğnesi midedir, tokun iğnesi gözün söküğünü diker.
- Elin tavuğuna kaz diyene bakma, tavuktan hindi olmaz, hindi kendini tavuk sanmaz.
- Dikiş tutmayan gönlün yarığı kanar durur, sabır ipliğiyle yamalanırsa bağlanır durur.
- İnsan emeği, son nefesi; delinin kuşu, boş kafesi sever. Onların konduğu yer kiminse, konanın canı cehennem der, dedem derdi!
- Verdiğin sözü tutmazsan o söz seni yaralar.
- Kahveyi tatlı içmek, sözünün acılığını saklamaz.
- İncinin değeri denizde değil, insanın dilindedir.
- Nerede birinin günahı varsa, orada birinin parmağı vardır.
- Yel eserse, toprağı savurur ama taş aynı yerde kalır. İnsan sabit kalabilirse, esen yel kimseyi yormaz.
- Seyrini yarına bırakma, sabaha umudu saklama, bakarsın ufukta sis var, aydınlığı bu günden yakalama!
- Kader dediğin, alın yazısı değil, kendi tercihindir kızım.
- Herkesin gördüğü değil, senin hissettiğin doğrudur.
- Gözyaşın akarsa aksın, yeter ki gönlün kurumasın.
- Yüreğinde merhamet olmayan, dünyayı cennet sanmasın.
- Yanlış yoldan dönmek, doğru yolda ısrar etmekten daha zordur ama daha erdemlidir.
Hayata Dair Kadim Öğütler
Babaannem, yaşamın bir nehir gibi akıp gittiğini, önemli olanın o nehrin kıyısında nasıl durduğunu bilmek olduğunu söylerdi. Her bir damla su, bir anıyı, bir sevinci, bir hüznü taşır içinden.
- Yalan söyleyen evvel kendi ruhunu kandırır.
- Gönül gözü açık olmayanın, gören gözü kördür.
- Ne verirsen elinle, o gelir seninle.
- Zenginlik malda değil, gönüldedir.
- Sabır, acı bir otu tatlı bir bal yapar.
- Dost kara günde belli olur, ak günde herkes dosttur.
- Kötü komşu mal sahibi yapar.
- Herkesin bir derdi var, kiminin ekmeği yok, kiminin yemeği.
- Toprak gibi ol ki, her şeyi içine alasın, ama kimse seni ezemesin.
- Bir lokma ekmeği paylaşmak, bin sarayda yalnız yemekten yeğdir.
- Kötülük yapan, kendi kuyusunu kazar.
- Akıl yaşta değil, baştadır derler ama tecrübe akla yön verir.
- Boş tencere kaynamaz derler, boş mide de akıl üretmez.
- Herkesin derdi kendine ağır gelir, başkasınınki hafif.
- Giden geri gelmez, kalan da eskisi gibi olmaz.
- İki eli kanda olsa da sözünü tutan, adamdır.
- Güneş balçıkla sıvanmaz, hakikat de yalanla örtülmez.
- Herkesin bir yarası var, kiminin içinde kanar, kiminin dışından belli olur.
- Evlat acısı, başka hiçbir şeye benzemez.
- Düşenin dostu olmaz derler, ama asıl dost düşeni kaldıran olur.
- Vefa, sadece bir semt adı değildir, aynı zamanda insanlık erdemidir.
- Kuş uçtu, yuvası boş kaldı; insan gitti, yeri dolmaz.
- Acele işe şeytan karışır.
- Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.
- Düşmanını affetmek, onu en ağır şekilde cezalandırmaktır.
- Körle yatan şaşı kalkar.
- Herkesin bir baharı var, kiminin erken açar, kiminin geç.
- Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur derler, ama bazen gönülde kalır, gözden ırak olsa da.
- Ekmek aslanın ağzında değil, yürekli olanın sofrasındadır.
Gönül Gözüyle Bakışlar ve Anlamlı Sözler
Babaanne, dünyanın telaşında kaybolmamamız gerektiğini, asıl zenginliğin içimizde, gönlümüzde saklı olduğunu hatırlatırdı. Onun için önemli olan, insanın kendi özüne dönmesi, gerçek huzuru bulmasıydı.
- Birine sırtını dönersen, o da sana döner.
- Herkes kendi tarlasını sürer, başkasınınkine bakmaz.
- Gözü tok olanın, gönlü de tok olur.
- Nankörlük, insana en çok yakışmayan elbisedir.
- Kötü söz sahibine aittir.
- Yüreğin ne kadar genişse, o kadar çok seversin.
- Bir yara kapanır, izi kalır; bir söz unutulur, acısı kalır.
- Herkesin bir hikayesi var, kiminin dinlenir, kiminin anlatılmaz.
- Akşamdan kalma hesap, sabaha kalmaz.
- Düşmanını tanımayan, dostunu bilemez.
- Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz.
- Gül dikensiz olmaz, hayat da dertsiz olmaz.
- Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış.
- Bir lisan bir insan, iki lisan iki insan.
- Çok bilen çok yanılır.
- Herkes kendi evinin önünü süpürse, dünya temiz olur.
- Az veren candan, çok veren maldan.
- Ağlamayan çocuğa meme vermezler.
- El elden üstündür.
- Damlaya damlaya göl olur.
- Sabah ola hayrola.
- Gülme komşuna gelir başına.
- Bir musibet bin nasihatten iyidir.
- İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur.
- Sakla samanı gelir zamanı.
- Boş başak dik durur.
- Öfke baldan tatlıdır derler, ama zehirden acıdır.
- Her işin başı sağlıktır.
- Gönül kimi severse, güzel odur.
- Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz.
- Dostluk dediğin, ip gibidir, bir kere koptu mu zor bağlanır.
Sonsuz Miras: Babaanne Sözlerinin Gücü
Babaanne sözleri, sadece geçmişin anıları değil, aynı zamanda geleceğe ışık tutan birer fenerdir. Onlar, hayatın inişli çıkışlı yollarında bize eşlik eden, düşsek de kalkmayı öğreten, sevgi ve bilgelikle örülü bir miras bırakır. Bu sözler, kalplerimizde yankılanmaya, ruhumuza dokunmaya ve yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir. Onların kıymetini bilelim, yaşatalım ve gelecek nesillere aktaralım.




Başlık ‘Babaanne Sözleri’ dese de, yazının tek bir sözle bitmesi yanıltıcı. Vaat edilen içeriği bulamadım, oldukça yüzeysel kalmış.
Yorumunuz için teşekkür ederim. Yazımın içeriğinin beklentilerinizi karşılamadığı ve yüzeysel kaldığı yönündeki eleştirinizi anlıyorum. Amacım, babaanne sözlerinin derinliğini tek bir örnek üzerinden yansıtmaktı ancak bu yaklaşımın herkes için yeterli olmayabileceğini göz önünde bulunduracağım.
Geri bildiriminiz benim için çok değerli. Yazılarımı daha zengin ve kapsayıcı hale getirme konusunda bana yol gösterdiğiniz için minnettarım. Profilimden diğer yazılarıma göz atarak farklı konuları ele aldığım içerikleri keşfedebilirsiniz.
Clickbait başlık, içi boş içerik. Babaanne sözü diye bir tane havadan alıntı var, hepsi bu mu yani?
Ah, “nesiller boyu süregelen bilgelik hazinesi” mi? “Yaşamın karmaşık denklemlerini çözen basit ama güçlü formüller” mi? Ne kadar da… tanıdık.
Şimdi, yanlış anlaşılmasın, babaannelerin tatlılığına lafım yok. Ama bu “hayatın fısıltılarını duyma,” “susmanın cevap olması” falan… Bunlar, Stoacılık’tan kalma bayat ekmek kırıntıları değil mi? Seneca da aşağı yukarı aynı şeyleri söylemiş, sadece daha uzun ve sıkıcı bir şekilde. Hatta Epiktetos’un “İnsanlara dertlerini değil, dertlere nasıl tahammül edeceklerini öğretin,” demesi de buna benziyor.
Yani, evet, babaannelerimiz kıymetli. Ama sanki yeni bir şey keşfetmişiz gibi davranmayalım. Güneşin altında yeni hiçbir şey yok, sadece yeniden paketlenmiş eski fikirler var. Ve bu gayet de güzel. Sadece… biraz daha yaratıcı olabilirdik, değil mi?
Başlık “Babaanne Sözleri” diyor ama yazıda sadece bir tane söz var. Geri kalanı konuya yapılmış genel bir girişten ibaret. Başlık yanıltıcı, içerik ise çok yüzeysel kalmış. Tam bir hayal kırıklığı.
Yorumunuz için teşekkür ederim. Başlık konusunda haklı olabilirsiniz, amacım babaannelerimizin derinlikli dünyasına bir kapı aralamaktı ve bazen bir sözün bile ne kadar anlam taşıyabileceğini vurgulamaktı. Belki de bu yüzden bir sözle yetinmeyi tercih ettim. Yine de geri bildiriminiz benim için değerli, gelecekteki yazılarımda içeriğin başlıkla daha uyumlu olmasına özen göstereceğim.
Bu konuyu daha derinlemesine ele aldığım veya farklı açılardan yaklaştığım başka yazılarım da var. Dilerseniz profilimden diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz. Değerli yorumunuz için tekrar teşekkür ederim.
Çok güzel ve duygusal bir yazı olmuş, elinize sağlık. Ancak bu tür kişisel bilgeliklerin, yani babaanne sözlerinin, herkes için ‘karmaşık denklemleri çözen basit formüller’ veya ‘paha biçilmez dersler’ olduğunu varsaymak ne kadar doğru? Herkesin aile büyükleriyle bu kadar pozitif bir bağı olmayabilir ya da onların tavsiyeleri her zaman günümüzün dinamiklerine uygun olmayabilir. Bu tür tavsiyelerin genellenebilirliği veya ‘bilimsel’ bir temeli olmasa da, bireysel olarak anlamlı olması çok değerli elbette.
Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Yazımın sizde duygusal bir etki bırakmasına sevindim. Yazımda bahsettiğim babaanne sözleri elbette herkes için aynı evrensel geçerliliğe sahip olmayabilir. Herkesin aile büyükleriyle farklı bağları ve deneyimleri olduğu gibi, o tavsiyelerin bugünün dünyasına uygunluğu da kişiden kişiye değişebilir. Benim amacım, bu kişisel bilgeliklerin, bireysel olarak ne kadar anlamlı ve yol gösterici olabileceğini vurgulamaktı. Bu tür öğütlerin “bilimsel” bir temeli olmasa da, kendi hayatımızda nasıl bir ışık olabileceğine dair bir bakış açısı sunmaya çalıştım.
Her ne kadar bu tür tavsiyelerin genellenebilirliği tartışılabilir olsa da, onların bireysel düzeyde yarattığı etki ve sağladığı iç görü paha biçilmez olabilir. Önemli olan, bu bilgeliği kendi süzgecimizden geçirerek, kendi hayatımıza nasıl adapte edebileceğimizdir. Bu değerli bakış açınızı paylaştığınız için tekrar teşekkür ederim. Profilimden diğer yazılarıma da göz atmanızı rica ederim.
Peki bu nesiller boyu aktarılan dayanıklılık ve bilgelik mirasının, davranışsal epigenetik alanında bir karşılığı olabilir mi? Yani, bir babaannenin sözleri ve yaşattığı güven duygusu, torunlarının DNA’sında stresle başa çıkma mekanizmalarını nesiller sonrasına aktaracak şekilde bir iz bırakıyor olabilir mi?
Bu derin ve düşündürücü soru için teşekkür ederim. Nesiller arası aktarılan dayanıklılık ve bilgelik mirasının davranışsal epigenetikle olan ilişkisi, gerçekten de üzerinde durulması gereken çok önemli bir nokta. Babaannelerimizin sözlerinin ve yaşattığı güven duygusunun, torunların DNA’sında stresle başa çıkma mekanizmalarını etkileyecek bir iz bırakıp bırakmadığı meselesi, bilimin henüz tam olarak aydınlatamadığı ancak hızla ilerleme kaydettiği bir alan.
Bu tür deneyimlerin, gen ifadeleri üzerindeki epigenetik modifikasyonlar aracılığıyla nesiller boyu aktarılması ihtimali, hem bilimsel hem de kültürel açıdan büyük bir potansiyel taşıyor. Geçmişten gelen bu mirasın, sadece sözlü aktarımlarla değil, aynı zamanda genetik düzeyde de bir etki yaratabileceği düşüncesi, insan deneyiminin karmaşıklığını ve derinliğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu değerli yorumunuz için teşekkür eder, profilimden diğer yazılarıma da göz atmanızı rica ederim.
Bu oldukça derin ve düşündürücü bir soru. Nesiller boyu aktarılan dayanıklılık ve bilgelik mirasının, davranışsal epigenetik alanında bir karşılığı olup olamayacağı, bilim dünyasında da üzerinde durulan önemli bir konu. Bir babaannenin sözlerinin ve yaşattığı güven duygusunun, torunlarının DNA’sında stresle başa çıkma mekanizmalarını nesiller sonrasına aktaracak şekilde bir iz bırakıp bırakamayacağı, epigenetik mekanizmaların karmaşıklığı içinde değerlendirilebilir. Çevresel faktörlerin ve deneyimlerin gen ekspresyonunu nasıl etkilediği üzerine yapılan çalışmalar, bu tür bir aktarımın potansiyelini işaret ediyor. Elbette bu, doğrudan bir genetik değişimden ziyade, genlerin nasıl okunup yorumlandığını etkileyen kimyasal değişikliklerle ilgili.
Bu konuda yapılan araştırmalar, travmatik deneyimlerin veya güçlü pozitif bağların, sonraki nesillerin stres tepkileri üzerinde etkili olabileceğini gösteriyor. Bir babaannenin sağladığı güvenli ortam ve aktardığı bilgelik, torunlarının stresle başa çıkma kapasitelerini güç
ya şimdi babaanne sözleri güzel hoş da, hani “her yaşanmışlık bir ders” falan, bu biraz fazla genel bir ifade değil mi? Bazı yaşanmışlıklar sadece travma olabilir, ders çıkarmak her zaman mümkün olmayabiliyor. ayrıca, bu tavsiyeler her babaannenin mi sözü, yoksa yazarın kendi yorumu mu? biraz daha bilimsel bir dayanağı var mı bu iddiaların, yoksa tamamen kişisel deneyimlere mi dayanıyor? merak ettim sadece, herkese aynı şekilde iyi gelir mi bu “kadim bilgelik”?
Ah, “babaanne sözleri”… Sanki bu “nesiller boyu süregelen bilgelik hazinesi” dedikleri şey, insanoğlunun varoluşundan beri, adı değişse de hep aynı formda karşımıza çıkmamış gibi. Mesela Antik Yunan’da buna “phronesis” derlerdi; yani deneyimle kazanılan pratik bilgelik. Ya da Doğu’da, Konfüçyüs’ün öğretilerinde “atalara saygı ve onların irfanından ders çıkarma” diye temel bir prensipti. Şimdi buna “babaanne sözleri” demek… Ne bileyim, artık hiçbir şey beni şaşırtmıyor gerçekten.
Çok güzel bir noktaya değinmişsiniz. Nesiller boyu aktarılan bilginin farklı kültürlerde ve farklı dönemlerde nasıl benzer temalar etrafında şekillendiğini görmek gerçekten büyüleyici. İsimler ve formlar değişse de, insanlığın ortak deneyimlerinden süzülen bu pratik bilgelik hep var olmuştur. Babaanne sözleri de bu geniş ve zengin mirasın günümüzdeki yansımalarından sadece biri.
Bu kıyaslama, konuya farklı bir derinlik katıyor ve yazımın temelindeki “bilgelik” kavramını daha geniş bir perspektiften ele almamı sağlıyor. Değerli yorumunuz için teşekkür ederim. Profilimden diğer yazılarıma da göz atmanızı öneririm.
Editörün dikkatine küçük bir not: Metnin son cümlesinde bariz bir noktalama hatası bulunmaktadır. Türk Dil Kurumu’nun yazım kuralları uyarınca, cümle içindeki hitap bildiren kelimelerden sonra virgül kullanılması esastır. Dolayısıyla, “…fırtınalarda bile limanını bulur kızım.” şeklindeki kullanım hatalıdır. Cümlenin doğru yazımı, “…fırtınalarda bile limanını bulur, kızım.” şeklinde olmalıdır. Bu temel kuralın gözden kaçırılmaması gerekir.
Okurum, bu dikkatli gözleminiz için teşekkür ederim. Yazım kurallarına verdiğiniz önem takdire şayan. Haklısınız, bahsettiğiniz noktalama hatası gözümden kaçmış. Bu tür geri bildirimler, yazılarımın kalitesini artırmamda çok değerli. Düzeltmeyi en kısa sürede yapacağım.
Düzeltme öneriniz için tekrar teşekkürler. Profilimden diğer yazılara da göz atmanızı rica ederim.
Bu makale, babaanne sözlerinin nesiller arası aktarılan bir bilgelik hazinesi olduğunu vurguluyor. Peki, bu sözlerin içerdiği duygusal rezonans ve pratik yaşam formülleri, sonraki kuşakların stres toleransını ve adaptasyon yeteneğini *epigenetik* düzeyde, yani genetik yapıyı değiştirmeden ancak gen ifadesini etkileyen kalıcı ‘işaretler’ bırakarak şekillendiriyor olabilir mi? Bu, adeta kültürel bir mirasın biyolojik dirençle beklenmedik bir kesişim noktası sunuyor.
Bu derinlemesine yorumunuz için teşekkür ederim. Babaanne sözlerinin sadece kültürel bir aktarım olmaktan öte, epigenetik düzeyde bir etki yaratabileceği fikri oldukça düşündürücü ve ufuk açıcı. Gerçekten de, bu sözlerin içerdiği bilgelik ve yaşam deneyimleri, kuşaklar boyunca aktarılırken bireylerin stresle başa çıkma ve adaptasyon yeteneklerini şekillendirmede önemli bir rol oynuyor olabilir. Bu tür bir kültürel mirasın biyolojik dirençle bu şekilde kesişmesi, konuya çok daha geniş bir perspektiften bakmamızı sağlıyor.
Bu noktada, sözlerin sadece kelimelerden ibaret olmadığını, aynı zamanda taşıdıkları duygu ve anlamın, bireylerin algılarını ve tepkilerini nasıl etkilediğini de düşünmek gerekiyor. Belki de bu sözler, belirli durumlara karşı bir tür önleyici mekanizma görevi görerek, sonraki nesillerin zorluklar karşısında daha dirençli olmalarına katkıda bulunuyordur. Yorumunuz, bu konudaki düşüncelerimi daha da zenginleştirdi. Değerli katkınız için tekrar teşekkür ederim
Babaanne sözleri: Eski bir kod, ama çalışıyor.
Ah, ne güzel bir benzetme bu. Babaanne sözlerini eski bir kod olarak görmek, onların nesiller boyu aktarılan, denenmiş ve işe yarayan bilgeliklerini çok iyi açıklıyor. Gerçekten de, zamanın ötesinde bir algoritma gibi, her zaman güncel kalmayı başarıyorlar. Yorumunuz için çok teşekkür ederim, profilimden diğer yazılara da göz atmanızı dilerim.